BİLİNMEYEN BİR KADININ MEKTUBU
Tanınmış bir roman yazarı olan Bay R. geziden dönüp Viyana’ya -evine- geldiğinde o günün
doğum günü olduğunu fark etmiştir. Uşağı o gün ona gelen ve biriken mektupları getirir. Ünlü
yazar mektupları incelemeye başlar ve mektupların arasında bir mektup ilgisini çeker çünkü
mektup “Sana, beni asla tanımamış olan sana…” diye başlamaktadır ve mektupta gönderenin
ismi de yazmamaktadır. Bu mektup çocuğu ölen bir annenin duygularının anlatmak, bir
kadının anılarını anlatmak, yazara olan aşkını ilan etmek ve ölmeden önce bu duyguları
yazara ulaştırmak için yazılan bir mektuptur. Yazar mektubu okumaya başlar. Kadın ilk
cümlesinden sonra yazarı ilk tanıdığı günü anlatarak devam eder. Kadının çocukluğunda Bay
R.’nin onların karşı komşuları olduğunu, onu gizli gizli takip ettiğini, nadir zamanlarda yazarın
uşağına yardım etme bahanesiyle onun evine girdiğini söylemiştir. Yani oraya taşındığı
günden itibaren on üç yaşında olduğu halde ondan çok etkilendiğini, onu gördüğünde
ter basıp heyecanlandığını, yani on üç yaşındayken yazara aşık olduğunu da
belirtmiştir. Ancak yazarın bu duyguları fark etmediğini zaten biliyordur ona rağmen
yazarın bazı geceler eve bir kadınla geldiğini gördüğünde üzülmüştür. Her gün
yazarın onu fark etmesini bekleyip umutlanmıştır ancak yazar onu hiçbir zaman fark
etmemiştir. Bir gün kızın annesi uzaktan bir akrabalarıyla evlenir ve anne kız
Inssbruck’a taşınmaya karar vermişlerdir. O gece sırf yazarı görebilmek için sabaha
kadar kapının yanındaki beton yerde ayak sesi duymayı beklemiştir ancak yazar o
gece eve gelmemiştir. Taşınma günü gelince Inssbruck’a taşınmışlar. İki yıl geçmiş
ancak kız oraya alışamamıştır. Genç kız kendi ayakları üzerinde durmak istediğini
söyleyerek çalışmak için tekrar Viyana’ya döner ve burada bir mağazada çalışmaya
başlar. On üç yaşındayken yirmi beş yaşındaki yazara aşık olan bu genç kız on sekiz
yaşına kadar kimseye dönüp bakmamış ne beden ne de kalp olarak kimseye
kendisini açmamıştır. Çalıştığı mağazada mesaisi biter bitmez her gün yazarın evinin
önüne gelip hep onu beklemiştir. Birkaç gün sonra yazar kızı fark eder ve ona karşı
olan ilgisini anlar daha sonra genç kızı kahve içmek için evine davet eder kız
nazlanmadan kabul etmiştir çünkü kız uzun bir süredir bunu bekliyordur. O gün derin
derin sohbet ettikten sonra başka bir gün için yemek yemek için anlaşırlar. O gün
yemek yedikten sonra hayalini kurduğu saatler gerçekleşir ve üç geceyi bu şekilde
beraber geçirirler. Sonunda genç kız hamile kalır ama yazarın bundan haberi
olmamıştır. Kız hamile kaldığı anlaşılmasın diye çalıştığı mağazadan ayrılır,
Kimsesizler evine yerleşir ve doğumu orada yapar. Hamile kaldığını yazara söylemez
çünkü ona inanmayacağını düşünür .Çocuğu tek başına büyütür bu çocuk çok güzel
ve yetenekli bir çocuktur ta ki hastalık onu yatağa yatırana kadar. Kadın bu mektubu
oğlu ölüm döşeğindeyken yazmıştır çünkü artık duygularını anlatması gerekiyordur.
Bütün duyguları bir arada yaşıyordur: Hüzün,acı,aşk …Ve mektuba şunu da ekler:
“Çocuğuna iyi bir hayat sundum nasıl biliyor musun? Kendimi sattım.” Babasız
bebeği ile birlikte yoksul ve parasız kaldığı çocuğuna iyi bakabilmek için zengin
adamlar ile birlikte olmuştur. Ama sadece onu seven erkeklerle birliktelik yaşamış,
birlikte olduğu erkekler ona evlenme teklif etmişler ama o bu teklifleri tek aşkı yazar
olduğu için kibarca reddetmiştir. Bu yıllar arasında bile yazarla birkaç kez
karşılaşmışlar, yazarın kendisini tanıyacağını ummuş ama yazar onu hiç fark
etmemiştir bile. Zengin erkeklerle birlikte olduğundan bakımlı bir kadın da olmuştur.
Bir defasında yazar kadından gözlerini alamamış, dışarıda da buluşmuşlardır. İş
adamını ortada bırakan kadın, yazarın evine bile gitmiş ama yazar onu yine
hatırlamamıştır. Kadın bu durum sonrasında çok perişan olmuş, ama yine hiçbir şey
söylememiştir. Yazar bir seyahate çıkacağını ve dönüşte onu arayacağını söyleyerek
kadınla vedalaşmıştır.
Kadın umutla beklemiş ama yazar onu hiç aramamıştır. Bu arada oğulları da vefat
etmiş ve bu olay sonrasında da kadın yazarın bu mektubu okurken artık kendisinin
de hayatta olmayacağını yazmıştır.Ve kadın mektuba şunu da eklemiştir her doğum
gününde gelen beyaz çiçeklerin sahibi de bendim bir umutla hatırlarsın belki diye …
Bu sözden sonra her doğum gününde içinde beyaz çiçekler bulunan mavi vazosuna
bakmış ve gerçekten bu doğum gününde içi boşmuş…
DENİZ ZEHRA ERİŞ 9/C 318
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder